3 Nisan 2013 Çarşamba

Emrah Serbes ile mini sohbet.


Güzel şeyler olabiliyor.

Saati geceden 11'e kurmuştum. Sabah kalktığımda ne bir yorgunluk ne de bir baş ağrısı vardı. Akşamdan içip de sabahına böyle kalktığım nadirdir. Sebepsiz şekilde tavana bakarken telefona gelen mesajlara bakma fikri dank etti. 4 mesaj, 1 cevapsız arama. Gelen mesajlar; Avea, A101, Hayalet, Hayalet.
Sondaki iki mesajı okudum. 'Jacques Brel, araştır bak bu adamı. Şarkıcı, yazar, sosyalist, don kişot.' İkinci mesaj 'Lan göt uyuyon mu içiyon mu bi cevat var bişey sorjam' Saat 4.30 gibi atmış.
Duşa girmek için üşengeçliklerin tillahını sergileyebilirim. Mırın kırın ederken dolabı açtım. Atlet yok. Oh dedim, atlet yok, nasılsa yine aynı kokcam. Yüzümü yıkadım, çay yaptım ve dudağımın kenarına yanmayan bir Camel kondurarak tekrar yatağa uzandım. Saat 15'te Emrah Serbes gelecekti.
Bir kaç kitap okuma, PES oynama, balkondan etrafa laf atıp kafayı içeri çekme, dahili telefondan üst katları arayıp uydurduğum bir ismi sormak...
Saat 14'e gelmeden Emrah Serbes'in geleceği kafadeydim. Yanımda 1 kitabı var. Erken Kaybedenler. Hikayem Paramparça vardı. Kime verdiğimi hatırlamıyorum ama paramparça oldu yani. Cebime baktım 7 lira 50 kuruş. Helal süper dedim. Kredi kartlarına baktım. ÜniversiTEB'in limit doldu dolacak. Card Finans ise -70 liralarda. Sikerim ıstırabını dedim 'Son Hafriyat' aldım bi tane. 20 lira 50 kuruş. Hani bazı anlar vardır. Sevgiliniz çarşının ortasında 'bitirelim artık, yoruldum...' der. Tüm sahne silinir. İçinizden böbrek dalak hep akar bağırsaklara doğru. İşte onu yaşadım o an. İnsan bir sorar ilk önce 'kitap kaç para ağbi?' diye. Geçirdiler. Olsun.
Tüm masalar dolmuş. 100 kişi varsa 80i liseden kopmuş gelmiş. 'Şevket Pozcu Lisesi!?' diye bağırsam, '25 tane er ve erbaş ile emir ve görüşlerinize hazırız komtanım' diye cevap gelecek bir ortam. Kot gömleğimin cebinden Camel çıkarırken, bitmek üzere olan paketin üstündeki notu gördüm. 'Emrah Serbes için not yazılacak.' Sigarayı tekrar yerine koyup kafeye girdim. 'Pardon bi kağıt kalem alabilir miyim? 'maXimum sponsorluğunda not yazmaya başladım. İşte Fethiye'ye de gel ağbi, sitemiz var ağbi, kolay gelsin ağbi...
Saat 15:20 sıralarında beyaz bir Opel Corsa. Eski kasa. Ön kapıdan Emrah Serbes indi. Arkaya doğru döndü baktı. Şahin Ağbi ile aralarındaki muhabbet devam ediyordu. Hangi yayınevi daha iyi, hangi politikacı gerçekçi tarzı konuşmalardandı sanırım. İçeriye geçti. Yuvarlak masanın üstünde bir vazo, 'Emrah Serbes' yazan bir kağıt bir de küllük vardı. Oturur oturmaz ergenlerin istilasına uğradı. Elini 'dur' anlamına gelecek şekilde öne doğru uzattı. Herkes bir iki adım geri çıktı. Kot pantolonunun ön cebinden bir paket sigara çıkardı. Camel. Maxima gibi bir şey yazan kırmızı çakmağı ile Camel'ı ateşledi ve ufak bir duman aldı. O kadar ufaktı ki dışarıya çıkan dumanı sadece gerçek tiryakiler görebilirdi. Şahin Ağbi göt kadar kafede servisin bozulmaması için yüksek sesle
'Arkadaşlar bi sıraya geçelim. Herkese yetecek kadar imza var'
İşte Şahin Ağbi'nin espri anlayışı. Millet belli belirsiz sıraya geçti. Ben ise hala Emrah Serbes'in solunda duruyor, yüzüne bakıyordum. Ucu tığ gibi olan şu pilot kalemlerden vardı. Başladı imzalamaya. 10-15 imzadan sonra 'Hayat sana...' adlı bir piyes oynadık. İlk önce 'Hayat sana yumruk atarsa, sen de ona tekme at' tarzı bir şey yazdı. İkincisi de yine tekmeli gözlü bir şeydi. Sonraki kıza sıra gelince;
'Hayat sana...'
Bir an gözgöze geldik. Sorgular gibi tekrar etti;
'Hayat sana...'
'Hayat sana kahve uzatırsa silleyi yapıştır ve git çay demle'
Gülüşmeler.
'O ne lan öyle'
Gülüşmelere dahil olan Emrah Serbes...
'Ne bileyim abi hayat deyince çay geldi aklıma birden. Bi çay mı içsek?'
Hergün buna benzer milyon tane kıvırma durumu gördüğünden umursamadı. Mırıldanıyordu hala;
'Hayat sana... Sanaa... Hadi dostum söyle bir şey bak ağaç oldu kız'
'Hayat sana blöf yapıyorsa, rest çek!'
Bir kısım güldü, bir kısım 'uuu..' tarzı sesler çıkardı. Emrah Serbes bana bakıyordu;
'Heh.. Gibi.. Gib.. Ehh..'
'Sonra da çay demlesin mi ağbi?'
Gülüşmeler.
'Ulan...'
Gülüşmlere dahil olan Emrah Serbes...
Yaklaşık 1 saat kadar süreden sonra imza için kuyruğa geçtim. Uzun uzun bekleyişler, birbiri ile 'la, hee' tarzı konuşan liseli kardeşlerim, 'ehehe yok canım ya' tarzı devam eden kızlı erkekli gruplar derken sıra bana geldi. Önce Son Hafriyat'ı uzattım.
'Ağbi bunu bizim site için imzalar mısın? Bi sitemiz var da.'
'Nasıl?'
'tutamaksorunu.blogspot.com ağbi.'
'Ne yazayım buraya?'
'Sen bileceksin ağbi. İşte yazarlara okurlara sevgiler falan'
'tutamaksorunu.blogspot.com yazar ve okuyucularına kolay gelsin. Mersin'
'Ağbi bir de Erken Kaybedenler var.'
Erken Kaybedenlerin kapağına yazdığım notu iliştirmiştim. Masanın üstüne düşürerek almamı ister gibi başını uzattı.
'Sana ağbi o.'
Açıp okumaya çalışırken,
'Ağbi sonra okusan?' dedim. Arka cebine attı notu.
'İsim?'
'Yusuf Cerit. Aga özel bir şey olursa çok sevinirim.'
'Özel?'
'Ne bileyim sevgiler, saygılar falan değil de güzel bir şey işte. Daha güzel yani. Yani... Hah tüyü de diktim ağbi. Yaz işte..'
'Tuhaf bir şey var bunda'
Gülüşmeler.
Gülüşmelere dahil olan Emrah Serbes...
'Yusuf CERİT'e. Kodu söyleyeyim mi kodu? Hayatımın amına kodu!'
Şaşkınlıktan bir daha baktım.
'E..Eyvallah aa.. Ağbi!'
'Özel oldu mu?'
'Çok da iyi çok da özel oldu ağbi.'
'Fethiye'ye gelir misiniz?'
'Valla bu mayıs gibi Denizli'ye gelcez. Oradan geçeriz belki. Kaç saat Fethiye Denizli arası?'
Kaç saat bilmiyorum ama salladım o ara. Bilmiyorum desem boka saracak muhabbet.
'3 ağbi. 2 de olabilir. 4 de. Ama kısa yani. Gelirsiniz.'
'Araba park edecek yer var mı oralarda?'
'Gel bizim evin önüne koy ağbi.'
Gülüşmeler.
Gülüşmelere dahil olan Emrah Serbes...
'Sen numaranı Şahin'e ver. Arada gelir hatırlatırsın, buraya. İmkan olursa geliriz Fethiyeye'
'Tamamdır ağbi. Notu okursan sevinirim.'
'Tamamdır.'
İçeriye geçtim. Şahin Ağbi'ye telefonumu falan bırakıcam. Tam yazıyorum Emrah Serbes alel acele yanımdan geçti.
'Şahin tuvalet nerde!'
'Düz git solda Emrah. Kız erkek farketmez gir.'
'Olur mu lan öyle. Valla dayadınız kahveyi.'
Dahil olmadan edemedim. Tam tuvalete giren kapıya dönecekken bağırdım.
'Çay Emrah Ağbi çay. Çay yapmaz böyle'
Şahin Ağbi güldü. Emrah Serbes de içeride gülmüştür bence.

Güzel şeyler oluyor.

|ASD.|

5 yorum:

  1. İmzanın sonunda 't' mi var?

    YanıtlaSil
  2. Yok la h yapacak ya onun kuyruğunu yarıda bırakıyor. Cemal Süreya'nın imzasını andırıyor ama imzası ha.

    YanıtlaSil
  3. Yarıda bıraksın.Edebiyatın dayısı bu adamdır diyorum,inanmıyolla.

    YanıtlaSil

İtinayla laf dalaşına girilir, laf sokulur, kafa açılır, kafa becerilir. Bir klavye uzağınızdayız.