5 Nisan 2013 Cuma

Şeytan işemiştir olum git yıka yüzünü.


YAZININ ÖZETİ: EMRAH SERBES 26 MAYISTA FETHİYE KEÇİ KİTABEVİNDE.



Saat 12 gibi odamda bir anne bir baba ve bir adet Onur ile uyandım. Kıyafet dolabım boşaltılmış. Don, atlet, çorap yerde.
-Günaydın?
+Heh günaydın oğlum. Dolabı yannışlıka açıvdıydım da güzeltem dedim. Ehehe.
-Eyvallah teyze de yapmasan da olurdu hani.
+Yok yok oğlum elime mi yapışır düzeltivdim işte.


Onurun boğuk sesi;
+Günaydın ortak.
-Günaydın.
+Annem. Bu da babam.

Daha odaya yeni girmişlerdi. Kadının şalı hala boynunda olmasına rağmen dolabı düzene sokmuştu bile.
-Memnun oldum abi. Memnun oldum teyze. Yusuf ben.
+Yusuflar çok inat olur derler. Doğru mu?
-Yok ya. Üşengeç olur.
+Yok yok inatçı olurlar. Bizim komşunun oğlu var Yusuf. İllet.
-Yok teyze  üşengeç olurlar.
+Bak inatçı.

Onurun kalın sesli babası;
+Temam Nurdan getme çocun üstüne. Uyu evladım sen.

Tamam da diyemedim. Hayır ne münasebet efendim de diyemedim. Yatakta yatar pozisyon mal mal tavana bakıyorum. Şimdi kalkıp doğrulsam ne yapacağım diye düşündüm. Yatsam ayıp olacak dedim. Babanın sert bir görüntüsü vardı. İçimden lan bu adam sigara içiyordur. Yakayım bi tane. Hatta uzatayım. Bakalım ne olacak dememe kalmadı bi ellilik çıkarıp onura uzattı;
+Markete git 5 tane Lark al.
-Taam baba.
+Mavi bak.
-Taam.
+Kısa ha.
-Taam.
+Şu bilgisayarı da aç. Hacı Bektaş Veli nereli ona bakcam.
-Napcan baba hacıyı hocayı?
+Nereli lan!?
-Bilmiyom baba.
Anne araya giriyor;
+Tamam Onur hadi sigarayı al gel sen. Bak dolaba sigara böğreği koydum. Kek var. Hatta yapabilirseniz sucuk, pastırma falan koydum.

İçimden yurt müdürüne saydırıyordum. Tost makinesini kaptırdım geçenlerde. Tam sucuklu yumurta yaptım. Ekmeğin arasına koydum. Çayı karıştırdım. Isırmak üzereyim. Çat kapı açıldı. 'Makineyi odaya getir'. Be amına godumun çocuğu. Biz ne yicez!
Hala yatar pozisyonda duruyorum ama rahatsızım. Kalksam ne yapacağım sorusunu düşünüyorum. Yüzümü mü yıkasam dedim ilk. Sonra vazgeçtim. Derken telefon çaldı. Yabancı bir numara. Yabancı numaralara karşı tavrımdır. Telefonu açar beklerim. İlk o konuşsun;
-Alo.
Cevap yok.
-Aloo?
Cevap yok.
-Lan alo!
+Buyrun?
-Olum telefonu açıyon niye konuşmuyon. Şahin Ağbin ben.
+Oo pardon Şahin Ağbi. Buyur?
-Fethiye falan diyodun. Emrah Serbes gelsin dediydin herhalde.
+AYNEN AĞBİ!?
-Denizli'ye geçicez biz 25 Mayıs'ta. 26'sı gibi de Fethiyedeyiz. Unutma bak.

Ayaklarımdan boşaldım resmen. El ayak titredi. Sigaraya uzandım.
-Alo?
Sigarayı yaktım.
-Lan Yusuf!?
İçime çektim ve dumanı dışarı verirken;
+Taam Şahin Ağbi bende o iş. Konuşurum ben bizim kitabeviyle.
-Sor bakayım Punto ile çalışıyorlar mı?
+Neyto abi?
-Punto punto. Dağıtım yapıyor bunlar.
+Ha. Tamam sorarım abi.
-Hadi görüşürüz. Kafeye de gel bi ara konuşalım uzun uzun.
+Tamamdır abi ben hemen ayarlıyorum.

Telefonu kapattığımda sorgulayıcı anne bakışı, o kimdi lan diyen baba bakışını üstümde hissettim. Onur da yok odada. Çapraz sorguya alacaklar. İlk atak anneden geldi;
-Hocan mı?
+Yok yok. Bi ağbi. İmza günü yapcaz da.
Baba burada dahil oluyor;
-Ne imzası?
Şeytan diyor geç dalganı...
+Ağbi bi yazar var da onun imza gününü yapcaz Fethiyede.
-Fethiyeli min sen?
+Hee.
-Neresinden?
Lan Fethiyenin neresinden diye bir soruyla hiç karşılaşmadım daha önce. Fethiye işte abi. Yani en uzak iki yer bile birbirine 15 dakika olan kentte, neresinden diye sorulur mu.
+Yenievler ağbi.
-Heee. Şu karışık yer.
Ulan Adana neresi Yenievler neresi. Nerden biliyon dicem olmayacak.
+Daha önce Fethiyede bulundun mu?
-Evet. Kemer'de çalıştım ben.
+İlçe oldu orası.
-Bi Yenievler'i ilçe bir de Fethiye'yi il yapmadılar şu ülkede. Yenievler de yakında isyan eder.
+Küçük ya Yenievler.
Mahalleme ihanet etmenin acısı ile gerçekliğin karışması. İnsan acı ile gerçekliğin karıştığı anlara maruz kalınca dünyası şaşırıyor. Bu sadece bir yerin mahalle ya da ilçe olup olmaması ile alakalı değil. Genel olarak bu durumda kalıp, gerçeği kabullenmek istemeyince evreni kainatı sikesi geliyor insanın.
Onur odaya dalıyor. 5 paket Lark. Para üstünü de elinde getiriyor. Hani 'bak cebime atmadım. Cebimden çıkarmaya çalışırken sen bana dönüp de oğlum kalsın üstü dersen bile kabul etmezdim' zaten havası. Ahh şu 3 sene yaptığım komilik de olmasa hayattan bir bok anlamayacağım, insanlara dair.
-Al baba.
Paketleri alıp çantasına katıyor. Bir paket hariç. Kalın, kıllı elleri ile bir sigara yakıp benden ateş istiyor. Onur daha hızlı. Birisinin sigarasını yakmak bana hep kötü bir davranış olarak gelmiştir. Karıya gitse başkasının penisini kullanır bu tür adamlar. İçiyorsan taşıyacaksın kardeşim! Onur gözucuyla masaya bıraktığı para üstüne bakıyor. Babası cebine atarsa akşam içeceği biralardan olacak. Baba durumdan bibaher. Oğlu kimya okuyor. Şu an üçüncü sınıf. -Üçüncü sınıftan 3-4 ders anca alıyor- İleride kimyager olacak ve Adana'da bir sabun fabrikası kuracaklar.
+Üstü kalsaydı.
-Olur mu baba öyle. Al sen.
+Taam.
Baba, Onur'un akşamki biralarını cebine indirirken ben hala mal mal yatakta yatar pozisyon duruyorum. Anne sesleniyor;
-Hadi oğlum bi yüzünü yıka. Şeytanlar işemiştir gece bak. Eheheh.

Ne de olsa o bir anne.

|ASD.|

1 yorum:

  1. Fethiye'de hiç bulunmadım da çok kayboldum.Ama bulunmadım:Kısa lark da ne sigaradır ha,direk kanser.Patat'ın ediği gibi günlük bi kilo balgam garanti..

    YanıtlaSil

İtinayla laf dalaşına girilir, laf sokulur, kafa açılır, kafa becerilir. Bir klavye uzağınızdayız.