15 Kasım 2014 Cumartesi

Camlarda yağmur taneleri yarışıyor şu an.

Yavrusunun her insana, hayvana, düşünen hayvana güzel geleceği kanısını yıkmak için varım. Tamam benim annem de 'yakışıklı oğlum' diye sevdi beni. Evin de tek oğlu olunca zaten. Kaçınılmaz bir 'üzerime düşüş' ile büyüdüm ben.

Kazandığım hiçbir şey olmadı şu hayatta. Maddi olarak da. 7 yaşımda evimiz yıkıldı. 7 yaşımda sevdiğim kız ile arama 300 kilometre girdi. 15 yaşımda aşık oldum. 19 yaşımda aldatıldım. Hatta o kadar kaybettim ki 8 yıllık ilköğretim hayatımda bile 5 tane okul değiştirdim. Demirim yok benim ve  yaşadığınız deniz benim için çok dalgalı. Rüzgarın yönünü siz belirliyorsunuz. Her şeyi alttan organize etmeye alışmışsınız.
17 yaşımda iken saçlarım dökülmeye başladı. Semptom meselesi dediler ilk. Sonra ırsi dediler. Sonra değer verdiğim insanlardan birisi lak diye koydu 'Kelsin abi. Kel olacaksın. Gidecek hepsi.' Gidecek. Gidiyor. Onu da kaybettim. Ya da  tersini düşünüyorum. Her bir bilgi kazandıkça bir tel dökülüyor. Yok bu da olmadı. Zeki değilim çünkü, çalışkan değilim. Çakalım ben. Puştluk peşinde koşan çakallardan değil ama. Sizin o formül yazıp kalıbına göre çözmeye çalıştığınız soruları ben şekillerle çözmeye çalışıyorum. Başarısızım evet, kabul. Fareyi peynire götüren bulmacaları bile tersten çözdüm ben. Peyniri fareye götürüyordum.
Özet geç derseniz. Ben kaybede kaybede büyüdüm. Sizler kurslarda büyüdünüz. Ben çamurun yenmemesi gerektiğini, çamuru yedikten sonra öğrendim. Sizler 'çamur yenmez' üzerine okullara gittiniz.
1 paket sigara, 1 küllük ve götünden ısınmaya başlayan biralar ile rahat bırakın beni. Çünkü o zaman kendi rüzgarımı kendim yaratıyorum. Artık korkma sırası da sizlerde. Kaybedecek bir şeyim kalmadı çünkü.
|zaGOR.|

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İtinayla laf dalaşına girilir, laf sokulur, kafa açılır, kafa becerilir. Bir klavye uzağınızdayız.