30 Ocak 2014 Perşembe

Yarımada'da Fırtına


Eğilip bükülmek
Sonu mavilik olan bir uçurumun kenarında
Sarmaş dolaş ağaç kökleri...
Kimse bıraktığın gibi kalmıyor
En samimi mektupları yazıp bıraktığın park yıkılıyor
Eh,belediye çalışıyor
Ve ben çok hızlı geçen bulutlara yazıyorum.
Ve kalkıyor,gidiyor,yol bitiyor.

Hayatı kasten darlaştırıyorum.
Bir dünyayı nereye sığdırıyorum?
İstediklerimi yapmaktan vazgeçip
İstemediklerime nasıl katlanıyorum?

29 Ocak 2014 Çarşamba

Arkadaş*a Saygı


Yaşadığım bir zaman dilimi 
seninle
Bir pusula oldu yüreğime
Ne çok şey bırakmışım yaşarken
düşünmeye.
Hayalperestliğimi körelttiklerinde
Anlatacak anımızın olmadığı sahillerde
Yaşadım seninle.

Yaşadığım bir zaman diliminde
Beni yaşatan/sisler içinde
Zor görülen o adanın
Arkasında çakan deniz feneri..
Bob Ross bile bu kadar etkilisini çizemezdi.

Yaşadığım zaman diliminde
Hıza fren yaparken ben
Telli* bir yazarın da yardımıyla
Siz
Elbet bir gün çekingen insanları farkedeceksiniz.
Çekingen insanları seviniz.

28 Ocak 2014 Salı

Gül ve Beyaz

Yakamozdan yıldızlara uzanan ne çok şey var bilmediğim Genişliyoruz yosun tutmuş kayalıklara Yükseldikçe görüş alanımız artıyor Bu parıltılı yeryüzünden Bu ürpertisi çözülememiş göklerden vazgeçiyoruz Çünkü birbirimize bakmak yetiyor dünyayı anlamamıza El çizgilerinden seyrediyorum kıtaları.

26 Ocak 2014 Pazar

GARSON!

Ne diyordu Yusuf Atılgan, Aylak Adamda?
''Parisli bir kasap ile İstanbullu bir kasap dünyaya aynı gözlerle bakarlar.''
Şarap da ayrıdır.

Uzun süre boyunca
Kahvede evsizin
Bir kediyi
Nasırlı elleriyle sevişini izledim
                 uzun süre boyunca
Hangi çikolatayı alsam diye düşünen çocuğa
İkisini birden ısmarladım
Ada ve zeytinlik hayalleri kurdum
Gülmek için Orhan Veli okudum.

Küçük mutlulukların peşine takıldım bugün de
Ölmek istemiyordum.
Bugün de ölmek istemiyordum.
Böyle bugünde ölünmez...

24 Ocak 2014 Cuma

sakarya


Yetmiş yaşında olup da
Kendine özen göstermek
Zor zanaat olsa gerek
-İstanbul beyfendisi değilsen tabi-
Buruşmuş ellerle beyaz ve seyrek saçlarını düzeltmek
Toplumdan soyutlanmış bir birahanede 
Gülümseyebilmek
''Bir bira daha ver!''

Kafiyesiyle olmasa da 
Adisyon arkasına şiir yazmasıyla 
Meşhur bir garson vardı;Zagor.

Zagor bir ara dünyanın tüm acılarını sırtlandı
Şehirden uzak bir çöplüğe attı
Acılar toprak oldu
Yağmur oldu
Tekrar düştü üzerimize
Ama karasal iklim hep ondaydı.

Şimdi heralde Güvenpark üst geçidinde
-Parklar ki gidecek yeri olmayanlarındır.-
Saz çalan güzel giyimli adam O'ydu.
Ya da akşamları meyhanelerde çıkan
Bir otobüs şoförü.
Söylüyordu,
''Her nesnenin bir bitimi var ama 
 Aşka hudut çizilmiyor Mihriban.''

İnanmazsınız,on birli hece ölçüsüyle yazıyordu.

|Tırtkan|

23 Ocak 2014 Perşembe

Tabela

Gel,gidelim
Başka adreslere mecbur etme beni
Düşünmeden vardığım tek yer
505. sokak
Çok zorlu bir başka arayış
Ama postacıya da saygılar.

Ürpermek ne kadar insani ise
Kaybolmak dalganın beyaz köpüğünde
O kadar olasıdır
Gözlerindeki okyanusta yitip gitmek.

Bütün camları kır
Seni dış dünyadan alıkoyan
Ne varsa
Taklit ettiğin teknikleri unutarak
Akıntıya teslim olarak
Gel.

Hayal kurmak gelecekte midir?
Rüyada da ölür insan gelecekte
İnsan doğar geçmişte
Yaşarken sokakta
Yaşarken sokağı
Kaldırım taşlarını adımlayarak
Olur ya biz
En olmadık zamanda farkederiz
Perdeye gölgenin düştüğü an
En ihtişamlı yüzyılıdır sokağın.

|Tırtkan|

Sağlam İrade! Bi bak bi!

Hayatımın en anlamsız zamanlarından iki tanesini söylemek istiyorum. Birincisi, YGS/LYS yarışından sonra, tercihlerin açıklandığı döneme kadar bekleyiş; diğeri ise, finaller bittikten sonra büt tarihlerini bekleyiş. Şu an ikinci durumdayım. Nerede görülmüş benim derslerde başarılı olduğum? İstemediğim şeyleri yaptıramazsınız dedikçe ben, zorla önüme matematik koydunuz. Aklınızı sikeyim, sorun sizde.
Neyse azizim, olayımız çok farklı aslında. Olayımız tamamen bi olay. Biz iki kişiyiz ya burada, düşündük düşündük -aslında pek de düşünmedik ya- farklı bir şey yapalım dedik. Şimdi içinizden diyorsunuz 'hep farklı bir şeyler yapıyorsunuz ibneler, gel gelelim ortada icraat yok' diye. Siz de haklısınız. Yaklaşık 1 senedir 'elinize vericez' diye diye bir sürü işe giriştik. (Emrah Serbes'in işi vardı, o bizim suçumuz değil)
Şimdi bir işimiz daha var bizim. Bizler istikrarlı elemanlarız, sağlam irademiz var.  Millet futbol takımına 'hergün bir yeni transfer' mottosu ile moral veriyor, sosyal ağlarda sayfalar rant için 'hergün bir yeni sikkoluk' mottosu ile yarışıyor. Biz de şimdi size bir şey diyoruz. Yok yok öyle 'hergün; iki rus, iki şişe ucuz şarap, iki halısaha'. Bizler dedik ki, tatildeyiz madem, aylak aylak dolanıyoruz, benim tantuni yemekten böbreğim yağ bağladı, Mertkan'ın Mehmet Yeşil Yeşil ile olan kavgası bitmedi; bizler hergün bir yeni yazı koyalım dedik. Hergün bir yeni yazı koyuyoruz, eyvallah. -Bak esas bomba geliyor- Bir de buraya koymadığımız yazılarımız var bizim. Onlar da birikti. Ufak bir girişimimiz var şu sıralar. Onu da tatlıya bağlarsak, hoca da yüz yüz verse... Bu defa cidden elinize verebiliriz.
Bira 2 lira olacak!
Unutmayın, SAĞLAM İRADE, SAĞLAM BIYIKTA BULUNUR.
|ZAGOR.|

6 Ocak 2014 Pazartesi

Boşuna, dolusu bile boşu boşuna.

''Boşuna köpek öldüren demiyorlar o elindekine!''
Beynimde tek bir şey vardı. Köpek öldüren aslında birleşik yazılır! Bunu söylemeye bile üşeniyordum. Üzerimde tazmanya canavarı olan tişört, ayağımda incecik bir eşofman ile bir inşaatın girişindeydim. Ne olduğunu hala anlayamıyordum. Önce saate baktım. Gece 2! Sonra telefonuma. Hemen son aramalara girdim. 'Annie' diye kaydettiğim eski sevgilim. Tamı tamına 28 cevapsız arama. Aslında sevgilim de sayılmaz. Yaz aşkı denebilir. Mesajlara giriyorum, Orhun abideleri tarzı mesajlar 'snnei srvmiryorm bne!1 skiiktr git hytaımdan osprsu!' ve daha niceleri...